YAZIKLAR OLSUN! YAZIKLAR OLSUN! YAZIKLAR OLSUN!
Bu kadarını da bilmiyordum. Bu videosunu ve sözlerini daha bu gün gördüm-duydum.
Ehli sünnet hiçbir tarihçinin ya da din aliminin, bu gibi sözler
söylediğine denk gelmedim. Kendisini siyaset işlerinde her ama herkesin
üzerinde gören "Bir kişi maneviyatta yüksek olabilir ama siyaset sahası
çok başkadır" derken "Ben onların hepsinden daha iyi siyaset bilirim"
algısı oluşturan bir tavır ve üslup ile, müctehid(mezhep imamı
seviyesinde ve ictihad yapacak derecede alim) olmadığı halde ictihadi
meselelerde bile kendince görüş beyan eden (kaldı ki gercek müctehidler
bile birbirlerinin ictihadlarına dil uzatmazlar. Zira müctehid hata
ederse bile günah yoktur ve hata ederse bile sevap vardır. Bu, Allah'ın
bu ümmete rahmetidir) ve müctehidleri değerlendirme ve kıyas etmek
hakkını kendinde gören, tarihi, siyaseti geçtik fıkıhta da kendinden
yukarıda birini kabul etmediği hissine kapılmışlığı açıkça gözüken(halbu
ki fıkhi pek çok konuda gülünüp geçilesi yorumları var) bu bedbahtın
haline acımak, müslümanlara ve gelecek müslüman nesillere acımamaktır.
En komiği de şu ki, geçelim o yılları doğru düzgün tahlil edebilecek
ilim, kültür, maneviyat ve şuura sahip olmasını, kendi zamanında yaşanan
yüzlerce hadiseyi ve şahsı doğru yorumlayamamış bir aciz iken o dilini
dört halifeye ve icraatlarına hatta ictihadlarına da uzatıyor. Tayyip'in
Yahudilerden, Yahudilerden başkasına ilk defa verilmiş olan üstün
cesaret ödülü aldığını, bu ödülü alışının üzerinden 8-10 sene geçtikten
sonra, bir okuyucusunun sorusu üzerine öğrenen "Ben öyle bir şey
duymadım. Ha almışsa da şundan bundan dolayı almıştır." deyip inanılmaz
bir cehalet, nefsaniyet ve samimiyetsizlik örneği sergileyen, Nazım
Kıbrısi gibi şeriatın en meşhur emir ve yasaklarına uymayıp bir de dalga
geçersine hareket eden bir pisliği Allah dostu ilan eden, Said-i Nursi
gibi Kütüb-ü Sitte'nin hangi eserlerden oluştuğunu bile bilmeyen ya da
"Müslüman Hristiyan" diye küfre sebep bir tabir uydurmuş bir yarım
akıllı cahil ve deliyi "Bediüzzaman" ilan edebilen, ömürleri boyunca
islama hizmet için inanılmaz çileler çekmiş pek çok islam kahramanı ehli
sünnet müslümana "Mel'un" diyebilen, bir seferinde "Ben geçmişte
yaşıyorum bana uzak tarihi sorun" diyen, öbür programda "Ben yakın tarih
üzerine uzmanım" deyip bir önceki programda konuştuğunu yalanlayan,
rezillikleri, cahillikleri, samimiyetsizlikleri tam olarak anlatılması
için birkaç cilt eser yazılması gereken bu şahıs mı Hz. Ali'nin ya da
Hz. Osman'ın devlet meselelerinde ya da ceza hukukunda hatalı olduğunu
anlayıp değerlendirebilecek...
İşte kırk yıldır adam zan ettiği,
dava adamı zan ettiği kişilerin gerçek yüzlerini altı koca senedir,
herkesi sus pus hale sokacak katiyette-kesinlikte izah ve ispat ediyoruz
da, işine gelen kısımalrı kitaplarına kocaman kocaman iktibas ediyor
da, diğer pek çok hususa ne itiraz edebildiğini ne de bu ispatları kabul
edip gereğini yapabildiğini görüyoruz.
Mevdudi denilen sapık
şiinin ne olduğu çoktan belli olduğu bir dönemde, onun fıkha dair
kitabını tercüme ettirip kendi yayınevinden basan ve onlarca yıldır hata
yapmış olduğunu kabullenememek ve çakma üstadlığına halel gelmesin diye
bu kitabı yayından kaldırmayan kişi mi Hz. Ali'nin hatalarını(!)
bulabilecek? Bu nefsaniyet, bu cahillik mi hadislerde "İlmin kapısı"
denilen hz. Ali'yi ceza hukuku hususunda tartabilecek?
Yanlış
anlaşılmasın. Biz de kimseyi ilahlaştırmıyoruz. İnsan olan herkes, hatta
peygamberler bile hata yapar. Peygamberlerde bile zelle denilen ve
günah derecesinde olmayan küçük kusurlar ve hatalar sadır olur. Dört
halifede de elbette hata ve günah olabilir. Mürşidi kamiller bile hata
eder ve günah da işler. Ama onların hatalarını, bu şahıs gibi lafı ve
icraatı birbirine zıt, samimiyetten çok uzak, yüzünde bir gram nur ya da
secde izi görülmeyen, kendine bile acımayıp melanet bir sigarayı yoğun
olarak içip emanet bedenini kapkara zift yapan, vatana ihanet halindeki
siyasal islamcıları ölümüne savunan, daha gerçekte ne olduğunu
hizmetlerimiz vesilesi ile anladığı Atatürkçülüğü bir başına yıktığını
zan eden ve öyle bir görüntüyü sürekli vermeye çalışan bir düşük mü
bulabilecek?
Yazıklar olsun diyorum, başka bir şey demiyorum.
Seyyid Kutup denilen, kendi gibi cahilin teki iken her ama her meselede
görüş beyan edip kitaplar yazan ve kendi gibi Hz. Osman'a iftiralar atan
müfteri alçağı neden müdafaa ettiği, yıllardır bilumum sapıkların ve
cahillerin kitaplarını basıp sattığı halde neden "Bu bir sebil
yayınıdır" deyip algı operasyonu yaptığı çok daha iyi anlaşılıyor.
Bir idarecinin, iktidarı boyunca başarılı olup olmadığı da toprak
fethedip etmediği ya da ne kadar fethedip etmediği ile mi ölçülür?
Ya da bir insan halim selim bir meşrebe-tabiata sahip ise, bu onun
mutlaka bu nedenle idarecilik yapamayacağı anlamına mı gelir? Ömer bin
Abdülaziz diye saymaya başlarsak yüzlerce başarılı müslüman idarecinin
tamamı Hz. Ömer tabiatlı, haşin, elini masaya vuran mizaçta kişiler
midir? Son dönemden örnek verirsek Sultan 2. Abdülhamid kaç kere elini
masaya vurmuştur da mükemmel idareci olmuştur ve çoktan yıkılmış bir
devleti 33 sene daha ayakta tutmuştur. Ya da kaç fetihle ne kadar toprak
almıştır? Mizacı da en az Hz. Osman kadar hali selim olan Abdülhamid
Han da mı beceriksizin tekidir? Bu şaşkının bu sözleri nasıl bir
cahilliktir? Her yiğidin yoğurt yiyişi başka ise, bu yiğitliklerine zara
verir mi? Hepsinden önemlisi Hz. Ebubekir bile sert mizaçlı mı idi?
Yoksa onu da mı "Yumuşak mizaçlı idi. Dirayet gösteremezdi. Ezikti.
Yapamadı. Başaramadı. Türlü vebale girdi" manasına gelen ve "Ben daha
iyisini yapardım" algısı oluşturan hakaretleri ve cahilliği ile tenkit
edecek?
Şu saaten sonra şuna üstad ve ehli sünnet diyenlere
hiç cevap vermem ve güler geçerim. Ehli sünnetin alameti, emr-i
peygamberi gereği, sahabelerin hiçbirine dil uzatmamaktır. Hataları olsa
da dil uzatmamaktır ki bu şaşkın hata zan ettiği hususlarda dil
uzatıyor ve tokadı sağlam yiyecek kadar arsızca uzatıyor. Ben bu adamda
yalan, iftira, enaniyet, kibir, dünya hırsı, cahillik, sıkışınca uydurup
durma, birbirini sürekli yalanlayan açıklamalarda bulunma, hastalık
derecesinde asabiyet dahil çok ciddi sıkıntıları gördüm görüyorum.
Sonunun Seyyid Kutup'tan bile beter olmasını Mevla Teala da hz. Osman'ın
ve Hz. Ali'nin yüzü suyu hürmetine niyaz ediyorum.
Mehmet Fahri Sertkaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder