,Nurculuk, said nursi, İslâm, süleymanlı, süleyman hilmi tunahan, mehmet emre, hatıratım, fazilet, Cumhuriyet tarihi, Osmanlı tarihi,
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri.
,Nurculuk, said nursi, İslâm, süleymanlı, süleyman hilmi tunahan, mehmet emre, hatıratım, fazilet, Cumhuriyet tarihi, Osmanlı tarihi,
Karacaahmet

,Nurculuk, said nursi, İslâm, süleymanlı, süleyman hilmi tunahan, mehmet emre, hatıratım, fazilet, Cumhuriyet tarihi, Osmanlı tarihi,
Mehmet Emre (Hatıratım)Hatıratta gerçek dışı beyanlar ve uydurma hatıralar var.



ŞU TİPİK BİR NURCU UYDURMADIR:

"Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı.Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman efendi hazretlerine "Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz?" diye sordum. "Bu Bediüzzaman hazretleri Türkiye'de en sevdiğim zattır" dediler.

ŞU DA İSPATLI BİR GERÇEKTİR.

Said-i Nursi'nin çeşitli masonik ve misyoner yapılanmaları tarafından bir piyon olarak oynatılan yarı deli, git gel akıllı biri olduğunu bilen Süleyman Efendi (k.s.) o odaklarla onların usulüne/taktiğine göre mücadele etmekteydi ve bu nedenle ilm-i siyaset gereği Said'e birden bitirici bir tavır koymamış ve elinin tersini göstermemişti.
Dönen dolaplardan habersizmiş gibi hareket edip, elden geldiğince bu pusulara/ihanetlere mani olmaya çalışmıştı. Ama yine de adil şahitler ile ispat edilebiliyor ki Süleyman Efendi hiçbir zaman Said-i Nursi denen sahtekarı metheden bir söz söylemedi.
İstanbul'da kendi talebelerinin yanında, Said-i Nursi'yi (ki Said'in de yanında sözde talebeleri varken) bir sokak serserisini azarlar gibi azarlayıp bir de "yalancılık" yakıştırması yaptığının adil şahitleri ve ispatları mevcuttur.

Süleyman Efendi oyun içinde oyun kurmuş, "Nurculuk" diye yepyeni ve aldatıcı bir akım kurmak isteyen Siyonist+Sabetayist+Mason teşkilatı+ABD ile İngiliz istihbaratından oluşan derin odağa karşı taktik hareketler sergilemiştir. Kör kütük cahilin biri olan Said'i, oynanan oyunlar neticesinde alim, davanın çilesini çekmiş mücahid biri zan eden samimi müslüman gençleri, onların elinden mümkün olduğunca almak gayreti gütmüştür.
Said'den de "Bana talebe göndereceksin" diyerek söz almış ama yüzlerce defa yalan söylediği ve söz verip sözünü tutmadığı, cuma namazlarına bile gitmediği, mensubu olduğunu iddia ettiği Şafii mezhebinin temel meselelerini bile bilmediği, medrese eğitimine ancak doksan gün dayanıp kaçtığı, her nerede İngiliz casusu, hilafet düşmanı ve mason biri varsa onlarla sıkı dost olduğu ispat edilebilen Said Okur(gerçek soyadı okur'dur) bu sözünü de tutmamıştır.

Allah'ın takdiri olarak İstanbu'da bir köşe başında Süleyman Efendi ile Said sahtekarı karşılaşmış, birden karşısında Süleyman Efendi'yi ve talebelerini gören Said, yanındaki kendi talebelerini de geriye döndürüp usulünce kaçmak gayreti göstermiştir. Süleyman Efendi de yanındaki talebelerine "Biraz hızlanalım" buyurmuş, usul usul kaçmakta olan Said'e yetişip bastonunun tersini bir ayağına takmak sureti ile durdurmuş ve sokak ortasında yüzüne karşı "Yine söz verdin. Yine sözünü tutmadın" deyip yüksek bir ses tonu ile ve gayet sert ve şiddetli şekilde azarlamıştır.
Hal böyle olduğu halde şakirtler onlarca yıldır hatıra üstüne hatıra uydurmuşlardır. 

BUNU BİLMENİZ ÇOK ÖNEMLİ

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin talebelerinden Mehmet Emre, 2001 yılında olması gerek, bir hatırat yayınladı. Bu hatırata merkezimiz tarafından şiddetli tepki gösterildi. Fazilet'te satılmasına bile izin verilmedi. Her sorana "Tasvip etmiyoruz. Satmıyoruz." denildi. Zira hatıratta gerçek dışı beyanlar ve uydurma hatıralar vardı.
Süleyman Efendi hazretleri ile masonların ve misyonerlerin kuklası Said-i Nursi'nin çok samimi oldukları ve birbirlerini Allah dostu ve muteber kişiler olarak gördüklerine dair de uydurma hatıralar vardı. Daha sonraki süreçte bu uydurma hatıralar şakirtler tarafından da ısrarla yayılıp duyuruldu. Halen de yayınlanıyor.

İyice bilinmeli ki, peygamberimizin sahabesi iken nefsinin eline düşüp küfür üzere vefat edenler bile oldu. Bu dünya imtihan dünyası ve kıyamete kadar, mesafe alıp yükselmiş kişiler de düşecekler. Onların imtihanı bizlerin imtihanı gibi olmadığından onların düşmesi bizlerin düşmesinden de daha kolay kabullenilebilmesi gereken bir husus olmalı.

Mehmet Emre bu itaatsiz ve istikatmesiz halini düzeltmedi. Yaptıklarından pişman olmadı. Merkezimizle ve gerçeklerle arasını tekrar bulmadı ve bu hal üzere iken eceli geldi. Burada M. Emre küfür üzere vefat etti demiyorum. Kimse heyecan yapmasın. Olmadık şekilde anlamasın. Ama "Emirine itaatsiz iken ölenler cahiliye ölümü ile ölürler." şeklindeki hadisi de kimse es geçmesin.